Divan-ı Kebir’den
Sevgilinin gönlü, acıklı halimi gördü de, bana acıdı, yandı yakıldı! 0 yanışın kıvılcımları, dünya harmanına düştü; dünya harmanı da yandı, kül oldu!
Mum gibi yanan yakılan, ağlayan, eriyen bir güzel de, benim canıma bir ateş düşürdü! Öyle bir ateş ki, onun yüzünden taşla demirin canı bile mum gibi eridi!
0 ateşten, gece , binlerce aydın sabah meydana geldi!
Aşk mahallesinde; “Gönül evine bir pencere açıldı!” diye bir ses duyuldu!
0 nasıl bir penceredir ki, oradan, iğne kadar bile gölgesi olmayan yepyeni, bambaşka bir güneş doğdu!
Aklını başına al da, mekansızlık alemine gel! Bu alemde, her zaman bahar mevsimi hüküm sürmektedir; buradan başka her taraf soğuktur, kıştır!
Can, Şemseddin-i Tebrizî hazretlerinden geldi! Sen, can çekiştirmek istiyorsan, durma; git de, can çekiştir!
Mevlana Celaleddin Rumi, 13. yüzyılda yaşamış olan Fars şairi, İslam alimi ve Sufi mistikti. Farsça’nın en büyük şairlerinden biri olarak kabul edilir ve eserleri birçok başka dile çevrilmiştir. Rumi’nin şiiri, aşk, insanlık ve gerçeklik gibi temaları keşfeden ruhani ve felsefi içeriği ile ünlüdür. Mevlevi Sufi tarikatını, “dönen dervişler” olarak bilinen, fiziksel dünyayı aşmaya yönelik büyüleyici bir dans olan dönmeyle tanınmıştır. Rumi’nin öğretileri, aydınlanma ve ilahiyle birleşmenin yolunun sevgi ve şefkat olduğu vurgusunu yapar. Mirası dünya genelinde yazarlara, sanatçılara ve ruhsal arayıcılara ilham vermiştir ve onu insanlık tarihinin en etkili figürlerinden biri yapmıştır.