Bedîüzzaman Saîd Nursî (k.s.) Hazretleri’nin “Hüve’l Bâkî” Kasîdesi
Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla
O (celle celâluhû), hükümlerinde Hakîm’dir; biz de O’nun hük mü altındayız. Hakem O, Adl de O’dur; arz u sema O’nundur.
Mülkündeki gizli ve açık her şeyi bilen Alîm O, Arşın ve yerin sahibi Kâdir u Kayyum da O’dur.
Sanatındaki nakış ve hususiyetlerle Latîf O, her türlü güzellik ve kıymetin asıl sahibi Fâtır u Vedûd da O’dur.
Varlık aynasında ve yarattıklarının simalarında celâliyle görünen Celîl O, izzet ve kibriyânın yegâne sahibi Melik ve Kuddüs de yine O’dur.
O’dur varlık âlemine eşsiz güzellikler katan Bedî’, O’dur mülk ve bekânın sahibi Dâim ve Bâkî.
İhsanlarında cömert Kerîm O’dur; biz ise O’nun misafirleriyiz. Bütün hamd ü senâların kendisine mahsus olduğu Rezzâk ve her ihtiyacımıza yeten Kâfî de yine O’dur.
Birbirinden güzel armağanlarla bizleri sevindiren Cemîl O’dur; biz de O’nun ilim dokumasının atkılarıyız. Bütün ihsanların sahibi Hâlık ve her şeyimize yeten Vâfî de yine O’dur.
O’dur mahlûkatının inilti ve dualarını işiten Semi’; O’dur, bütün şükür ve senâların Yüce Zâtına ait olduğu Râhim ü Şâfî.
O’dur kullarının hata ve günahlarını çokça bağışlayan Gafûr ve yine O’dur affetmek ve razı olmak şanına en çok yaraşan Gaffâr u Rahîm.

Said Nursî (1878 – 23 Mart 1960), Kürt İslam âlimi,müfessir ve yazar. Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye azalığı, Birinci Dünya Savaşı’nın Kafkasya Cephesi’nde milis alay kumandanlığı yapmıştır. İslam üzerine yazılmış ve 300 kadar ayeti tefsir eden Risale-i Nur isimli 50’den fazla dile çevrilen külliyatın yazarıdır.
Van’da hayalini kurup zihinsel hazırlığını yaptığı fen ve din ilimlerinin beraber okutulacağı Medresetü’z-Zehra projesi için İstanbul’a geldi. Bu amaçla Sultan II. Abdülhamid ile görüşme girişimlerinde bulunduysa da istediği neticeyi alamadı. Ancak yerine gelen Sultan Reşad ile görüşme fırsatı buldu ve projesini detaylı şekilde anlattı. Kabul gören proje için Van Valiliğine bin altın ödenek gönderildi.
Osmanlı dönemi medrese geleneklerinden olan ilmî münazaralara katılan Said Nursî, kullandığı unvan ve burada gösterdiği başarıları ile şöhret oldu. Çeşitli gazete ve dergilerde makaleler yazıp, Marifet ve İttihad-ı Ekrad isminde bir gazete çıkarma girişiminde bulundu. Bu dönemde Meşrutiyet taraftarı olan Said Nursî, bu yönetim biçimininin dine aykırı olmadığını vurgular. Düşüncelerini Münazarat isimli eserinde kitaplaştırır.
Said Nursi 31 Mart Vakası’nda isyanın bastırılması için gazete yazıları yazdı ve Harbiye Nezaretinde onlara hitap etti. 31 Mart Vakası sonrası kurulan Divan-ı Harbi Örfi mahkemesinde yargılanarak beraat etti.
Van’a dönerek Evkaf Nezaretine bağlı Horhor Medresesi’nde talebe okutmaya başlar. I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Alay Müftüsü olarak orduya dahil olan Nursî, sonrasında ise Enver Paşa tarafından gönüllü milis alayı kumandanı olarak görevlendirilir. Kafkas Cephesi’nde talebeleri ile birlikte mücadele eder. Savaş sırasında bir kısım talebesi ölür, kendisi de yaralanarak esir düşer ve Kostroma’ya esir kampına gönderilir. Gösterdiği azim ve mücadeleler sebebiyle esaretinin bitminde kendisine Harp Madalyası verilir ve Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye a’zası olarak atanır.
Hilal-i Ahdar Cemiyeti toplantılarına katılan Nursî, Yeşilay’ın kurucu üyesidir.