[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Sesli Dinle”]
Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla
Dergâhı İlahîden kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. “Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla. Bütün hamdler, övgüler Âlemlerin Rabbi Allah’adır. Rahman ve Rahîm O’dur. Din gününün, hesap gününün tek hâkimidir. (Haydi, öyleyse deyiniz): “Yalnız Sana ibadet eder, yalnız Senden medet umarız.” Bizi doğru yola, nimet ve lütfuna mazhar ettik lerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapkınlarınkine değil.”
“Elif, Lâm, Mîm. İşte Kitap! Şüphe yoktur O’nda. Rehberdir müttakîlere! O müttakiler ki gayb âlemine inanırlar. Namazlarını tam dikkatle îfâ ederler. Kendilerine ihsan ettiğimiz nimetlerden infakta bulunurlar. Hem Sana indirilen kitabı, hem de Senden önce indirilen kitapları tasdik ederler. Ahirete de kesin olarak inanırlar. İşte bunlardır Rabbileri tarafından doğru yola ulaştırılanlar. Ve işte bunlardır felah bulanlar.” “Hepinizin ilahı tek ilahtır. O’ndan başka ilah yoktur. Rahman ve Rahîm O’dur.” “Allah o ilahtır ki, Kendisinden başka ilah yoktur. Hayy’dır, Kayyûm’dur. Kendisini ne bir uyuklama, ne de uyku tutar. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine? Yarattığı mahlûkların önünde, ardında ne var, hepsini bilir. Mahlûklar ise O’nun dilediğinden başka, ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na ağır gelmez; O öyle ulu, öyle büyüktür. Dinde zorlama yoktur. Doğru yol, sapıklıktan; hak, bâtıldan ayrılıp belli olmuştur. Artık kim tağutu reddedip Allah’a iman ederse, işte o, kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah her şeyi işitir, bilir. Allah iman edenlerin yardımcısıdır, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin dostları ise tağutlar olup onları aydınlıktan karanlıklara götürürler. İşte onlar Cehennemlik kimselerdir ve orada ebedî kalacaklardır.” “Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır. Ey insanlar! Siz içinizdeki şeyleri açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onlardan dolayı hesaba çeker. Sonra dilediğini affeder, dilediğini azaba uğratır. Doğrusu Allah her şeye kâdirdir. Peygamber, Rabbi tarafından kendisine ne indirildi ise ona iman etti, müminler de! Onlar dan her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman etti. ‘O’nun resûllerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz.’ dediler ve eklediler: ‘İşittik ve itaat ettik ya Rabbenâ, affını dileriz, dönüşümüz Sanadır.’ Allah hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz. Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği fenalık da ken di aleyhinedir. Ya Rabbenâ! Eğer unuttuk veya kasıtsız olarak yanlış yaptıysak bundan dolayı bizi sorumlu tutma! Ya Rabbenâ! Bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ya Rabbenâ! Takat getiremeyeceğimiz şeylerle bizi yükümlü tutma! Affet bizi, lütfen bağışla kusurlarımızı, merhamet buyur bize! Sensin Mevlâmız, yardımcımız! Kâfir topluluklara karşı Sen yardım eyle bize!”
“Affet bizi, lütfen bağışla kusurlarımızı, merhamet buyur bize! (3 defa)”
“Size kendi aranızdan öyle bir Peygamber geldi ki zahmete uğramanız ona ağır gelir. Kalbi üstünüze titrer, müminlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir. Buna rağmen aldırmaz, yüz çevirirlerse, ey Resûlüm de ki: “Allah bana yeter. O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O’na dayanırım. Çünkü O, büyük Arş’ın, muazzam hükümranlığın sahibidir. (7 defa)” “De ki: O, Allah: gerçek İlahtır, Bir’dir. Allah Samed’dir. Ne doğurdu, ne de doğuruldu. Ne de herhangi bir şey O’na denk oldu! (3 defa)” “De ki: Sabahın Rabbine sığınırım, yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfleyip büyü yapan büyücü kadınların şerrinden ve haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden.” “De ki: İnsanların Rabbine, insanların yegâne Hükümdarına, insanların İlahına sığınırım. O sinsi şeytanın şerrinden. O ki insanların kalblerine vesvese verir. O şeytan, cinlerden de olur, insanlardan da.”
“Estağfirullahelazîm/Yüceler Yücesi Allah’a iltica ediyor, beni bağışlamasını diliyorum. (70 defa)” “İrtikâp ettiğim bütün cürümlerden, zulüm ve haksızlıklardan ve nefsime karşı işlediğim cinayetlerden, Ulular Ulusu Allah’a sığınıyor, beni bağışlamasını diliyor, dergâhı izzetinde tevbelerimi kabul buyurmasını niyaz ediyorum. (3 defa)” “Yüce ismi anılınca ne yerde ne de gökte hiçbir şeyin zarar vereme yeceği Allah’ın ismiyle ki, O Semî ve Alîm’dir. (3 defa)”
Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla. Allahım! Sen her an bütün dillerle Kendisine dua ve teveccüh edilen biricik Zâtsın.
Allahım! “Dua edin, icabet edeyim” diye buyuran da yine Sensin. İşte huzuruna geldik. Bütün letâifimizle Sana yöneliyoruz. Ne olur, bizi geri çevirme. Şu mübarek beyanında vaad buyurduğun gibi bizim dualarımıza da icabet et.
İlahî! Sen bütün âlemleri kuşatmışken Senden kaçış, bizi ihsan ve lütuflarınla bağlamışken Senden ayrılış ne mümkün! İlahî! En faziletli zannettiğim amellerimden dolayı bile azaba uğrayacağımdan korkarken, en kötü halim yüzünden cezalandırılacağımdan nasıl korkup titremem ben! İlahî! Seni gönülden sevenlerin ciğerlerini kavuran cemâlin ve karşısında âriflerin akılları hayret üstüne hayret yaşayan celâlin hakkı için… İlahî! Hiçbir hakikatin idraka güç yeti remeyeceği Senin hakikatinin hakkı ve en ince mülahazaların bile hakikatini beyana muktedir olamayacağı Senin sırrının sırrı için… İlahî! Ruhu’l kuds hakkı için bâtınımızı temizle. Efendimiz Hazreti Muhammed’in (aleyhi ekmelüssalavât ve etemmütteslîmât) ruhu için marifetimizi en duru hale ulaştır. Ceddimiz Hazreti Âdem’in (aleyhisselâm) ruhu hatırına ruhlarımızı âlemi ceberûtta yüzüp cevelân eder hale getir ve arada ki hicapları kaldırıp kalblerimizi lâhûtî esintilerle doldur.
İlahî! Makamını zirvelere, zirvelerin de ötesine yükselttiğin, alem ve işaretlerini esrârı Ulûhiyet mahzeninin üzerine vurduğun nuru Muhammedî hürmetine bize bir fethi Samedânî, bir ilmi Rabbanî, bir tecellîi Rahmanî ve bir feyzi ihsanî lutfet. İlahî! Beni, Kendi hususî hidayet, riayet, himaye ve kifayetinle gözet. İlahî! Bana daha sonra günah bağlarını asla çözmeyeceğim, verdiğim sözü katiyyen bozmayacağım şekilde tevbe-i nasûh yollarını aç.
Saîd ve bahtiyar olarak kalabilmem için ne olur, o salâha ermiş halimi muhafaza buyur. İlahî! Beni esrâr-ı kudsiyeni taşımakla serfiraz kıl ve öylece kalbimi sabit eyle. Yüce nezdinden bir yardımla elimden tut, tut ki, yüce makamlara doğru yürüyebileyim. Ayak larımı da Senin dosdoğru ve sapasağlam yolun üzere sâbit eyle Allahım. İlahî! Geceyle gelen şu koyu karanlık bize Senin celâlinin üzerindeki perdeleri araladı. Şu sabah aydınlığı ise üzerimize eşsiz cemâlinden nurlar yaydı. İlahî! Zâhir ve bâtınımızı meleklerin sahip olduğu üstün vasıflar ve Senin hoşnut olduğun salih fiillerle güzelleştir. İlahî! Seher vakitlerinde zikrinle meşgul bulunmanın tat ve zinetini bizim ruhlarımıza da duyur. Senin kapının eşiğinde hudû ve haşyet içerisinde beklemenin güzelliğini bizim içimize de akıt, ey Azîz ve ey Cebbâr! İlahî! Beni Sana münacaattan alıkoyan her şeyle arama gir ve en sağlam otağlar içerisine gizlediğin sırlardan benim üzerime feyizler akıt. İlahî! Ulûmu envârının üzerindeki izârı bizim için de çöz; o örtüleri bizim için de kaldır. İlahî! Nur larının parlaklığını perdeler arkasından bile uşşâka göstermek le onların akıllarını aldın; ya bir de eşsiz güzelliğini ve azametli celâlini onlara perdesiz gösterseydin! İlahî! Hususî mededi Sübhaniyenden beni de hissedar eyle, eyle ki, onunla aklım, kalbim ve ruhum gerçek hayata ersin. İlahî! Kalbimin elemini nezdinden devalarla Sen tedavi buyur. Ey Mevlâm! Zâhir ve bâtınımı ıslah eyle. İlahî! Bana, Seni bana gösterecek olanı göster ve beni, beni Sana ulaştıracak olana ulaştır. İlahî! Aşk bütünüyle benliklerini sarınca aşıkların kalbleri eriyip gitti. Vecd ü heymanın şiddeti onları aşkın feveranlarına tahammülden aciz bırakınca, onlar da yakıp kül eden bir kara sevdaya tutuldular. Ne olur, onlara şefkatini göster ey Atûf, ey Raûf, ey Allah, ey Rahman ve ey Rahîm!
Ey her duada bulunana icabet eden ululuk tahtının sultanı Allahım! Beşeriyetimden kaynaklanan perdeleri, katından yardım lütuflarınla öyle ince ve şeffaf hale getir ki, o perdelerin verasındaki, gönüllere hayret salan kudsî sırlara şâhit olabileyim. İlahî! Nezdin den bir rida ile donat ki beni, düşmanların bana uzanan ellerinden korunabileyim. İlahî! Zâhirimi bana emrettiklerine sarılmak, nehyettiklerinden de uzak durmakla, bâtınımı da esrârınla tezyîn buyur ve beni ağyar mülahazalarından koru. İlahî! Bütün kötülüklerden salim eyle bizi. Her türlü belaya karşı da hep bizimle ol. Kalblerimizi şikâyetten, dillerimizi de kuru iddialardan uzak tut. İlahî! Kulaklarımızı hitabınla şereflendir. Gönüllerimize Yüce Kitabının esrarını duyur. Bizi dergâhının kapısına hep yakın eyle ve bize, özel kullarına tattırdığın lezzetine doyulmaz sevginden sun. İlahî! Bizi mülk âleminde gezdirdiğin gibi melekût âlemlerinde de gezdir. Bizi ceberût âleminin sırlarını almaya hazır tut ve âlemi lâhutun dakîk ve rakîk hakikatlerinden üzerimize feyizler boşalt. İlahî! Esmâ ve sıfât âlemlerini aşıp Zâtı Baht’a ulaşmak isteyen tâlipler ulaşamadı ve boyunları bükülmüş olarak kalakaldılar. Fakat vardıkları noktanın tarifler üstü lezzetiyle kendilerinden geçti ve hoşnutluğa mazhar hayatlarından rızadâde oldular. İlahî! Sırrımı ve içimi beni Senin yüce huzurundan uzaklaştıran her şeyden ve Sana ulaştıran vesilelerin lezzetinden mahrum bırakan her şeyden arındır. İlahî! Senin sunacağın iltifata karşı susuzluktan ciğerimin kebap olduğu aşikârdır. Cemâlini müşahede arzusundan kalbimi saran alevler de katiyen sönme bilmez. İlahî! Bana Esmâ-i hüsnanın hakikatlerini göster. Güzelliklerin kaynağı olan marifetinin dakîk ve rakîk sırlarına muttali kıl. Perdeler arkasındaki sıfat tecellilerini ve esrârı Zâtının hazinelerini göster. İlahî! Sen bir Ğaniyy-i Mutlak’sın. Bize ait olanlar ise hep kayıtlıdır. O gınayı mutlakınla bizi Senden başkasına muhtaç olmayacak şekilde iğna buyurmanı diliyoruz; ya Ğaniyy ü ya Hamîd, ya Mübdi ü ya Muîd, ya Rahîm ü ya Vedûd, ya Allah, ya Rahman ve ya Rahîm!
Allahım! Sen ihsas dairesini aşıp ihtisas ufkunu yakalayan kullarının kalblerindeki bütün kilitleri açtın ve onları değişik kafeslere mahkum olmaktan kurtardın. Bizim sırlarımızı, gönüllerimizi de masiva mülahazalarına bağlı kalmaktan kurtar. Basarlarımızın nefsimize takılı kalmasına mâni ol ve bizleri sadece Senin ululuğunu görme ufkuna ulaştır. İlahî! Bütün benliğimizle huzuruna geldik. Senden kabulümüzü istirham ediyor ve günahlarımızın bağışlanması için şefaatini bekliyoruz. Ne olur, kerem buyur ve bizi geri çevirme. İlahî!
Senin hizmetinde bulunmak ve Yüce Zâtının azameti karşısında kul olmak bize şeref olarak yeter. İlahî! Senin kulların için teveccüh edilecek bir başka kapı yoktur ki, onlar Senin dergâhını bırakıp o kapıya yönelsinler! İlahî! Boyunlarımızı büküp kemerbeste-i ubûdiyet içerisinde huzuruna sığındık. Başımızı kapının eşiğine koyduk. Lütfen ve keremen, ey her hâlimizi bilen Alîm ve her işini nice hikmetlerle icra eden Hakîm, bizleri yüce huzurundan eli boş geri çevirme. İlahî! Ğaffâr isminin eserlerinin zuhuruyla bizi günahlardan temizle. Şakî olanlarımızı şakîler defterinden sil ve nezdindeki ahyâr/hayırlılar divanına kaydet. İlahî! Bizler beşerî ve cismânî kayıtların mahkûmu olmuş zavallı esirleriz. O kayıtlardan bizi Sen kurtar. Ey bir destek isteyenlerin yegâne dayanağı ve sığınacak kapı arayanların biricik melcei! Şayet Seni bırakıp da başkalarına kul köle olmuşsak, o zincirlerden de bizleri âzâd eyle.
Ey yegâne İlahımız! Ey bütün kulların İlahı! Ey terbiyeye muhtaç olan topyekün mevcudâtın Rabbi! Ey Seyyidler Seyyidi ve tâliplerin ulaşmak istedikleri en son gayesi! Senin cezbene kapılmış olan ehli inayet ve tecellilerinin parlaklığıyla dehşet yaşayan, yaşayıp Senin kemâlâtının başdöndürücülüğü karşısında hayretten hayrete giren bahtiyar kulların hürmetine Senden, Rabbânîler olan ehli meveddetine ve cemâlin karşısında heyman yaşayan ve bir türlü kanma bilmeyen gökler ötesi âlemlerin gözü sürmeli gözdeleri olan sevgili kullarına ihsan ettiğin safî lütuflarından bize de bahşetmeni istirham ediyoruz. İlahî! Şu vakitler Senin tecellilerinin değişik dalga boyunda duyulacağı vakitlerdir. Şu hâl, Senin mahalli tenezzülâtındır. Biz de Senin kapının bendeleriyiz. İşte eşiğine yüz sürüyoruz. İzzeti huzurunda hudû ile iki büklüm oluyoruz. Lutfedeceğin o parlak ve kıymetli ihsanlarına karşı tamâ ediyor, onları candan arzuluyoruz. Ne olur Allahım, ne olur, tezellül içerisinde Sana teveccüh edip kapına gelmiş bu gedaları elleri boş geriye çevirme. Bunu Senden dileniyoruz, ey rahmet, şefkat, re’fet ve merhameti sonsuz Rabbimiz!
Allahım! Sadece Sana yöneliyor, yalnız Senin sunacağın kâselerden içmeye iştiyak duyuyor ve onların başları döndüren eşsiz lezzetini bekliyoruz. Ey yolda kalmışları menzillerine ulaştıran Allahım! Bizi de menzilimize ulaştır. Ağyarın yolumuzu kesmesine müsaade etme. Bunu Senin rahmetinden dileniyoruz ey Merhametliler Merhametlisi!
“Ya Allah! (66 defa)” “Ya Vâcid! (14 defa)” Ya Mâcid! Ya Vâhid! Ya Ehad! Ya Ferd! Ya Samed! Senden başka bir ilah yoktur; rahmetini dileniyoruz; bize rahmetini gönder. “Ya Muğîs! Eğısnâ!/Ey her zaman kullarının imdadına koşan; bizim de imdadımıza yetiş. (3 defa)” Gazabına, kovmana ve uzaklaştırmana karşı yardımını, yardımını diliyoruz Allahım! “Ya Mücîr! Ecirnâ! (15 defa)” Ey kullarını koruyan Allahım! Rezil ve perişan olmaktan, cezalandırılmaktan ve insanların kötülüklerine maruz kalmaktan bizi de muhafaza buyur. Ey lütfu bol Allahım! Bize de lütuflarından bağışta bulun! “Ya Latîf! (129 defa)” “Allah kullarına büyük lütuf sahibidir. Dilediği her kulunu, bir türlü rızıklandırır. O, pek kuvvetlidir, üstün kudret sahibidir. (10 defa)” Ey kullarına sonsuz lütuf larda bulunan, onların her hâlini bilen ve hepsinden haberdar olan Allahım! Bize de lütufta bulun ya Latîf, ya Alîm ve “ya Habîr! (3 defa)”; “Ya Latîf! (3 defa)” Bizi sürpriz, tam, parlak, büyük ve yüce lütuflarınla sevindir. Ey ihtiyaç ve sıkıntıları karşısında kullarına kâfî gelen Yüceler Yücesi! Bizim ihtiyaçlarımızı da karşıla. Hâzır bulunan ya da bulun mayan bütün Müslümanların ve ötelere intikal etmiş olan bütün kardeşlerimizin dünya ve âhiretteki ihtiyaçlarını da lutfet. Lutfet ki Sen, keremi sonsuz bir Kerîm, ulûhiyet tahtının biricik sahibi Allah, rahmet ve şefkati sonsuz Rahman u Rahîmsin.
Allahım! Bütün sevgilerin başı olan sevgini kalblerimize, bizim sevgilerimizi de sevdiğin ve mustafeyne’l ahyâr olarak seçtiğin, huzuruna yaklaştırarak mukarrebîn kıldığın kullarının kalblerine yerleştir. Âmîn!
“Ya Vedûd! (100 defa)” Ey yüce arşın sahibi! Ey dilediğini dilediği gibi yapan! Yüce Kitabında “Allah onları sever” şeklinde önce zikrettiğin Senin sebkat eden sevgin ve “onlar da Allah’ı severler” şeklinde sonra ifade buyurduğun bizim, Senin sevgine bağlı olarak gelen sevgimiz hürmetine, Senin her şeyin başı olan muhabbetini ve bizim için en büyük ihsanın olan sevgini bizim şiar ve hususiyetimiz eyle. Ey karasevdalıların biricik sevgilisi, adanmışların yegâne enîsi ve Nâmı Celîlini bir an bile unutmayanların yüce celîsi! Ey her zaman kalbi kırık kullarının yanında olan! Ne olur, bizi, hepimizi her zaman koruyup gözetmeye devam et.
Allahım! Hiçbir şeye muhtaç olmayan Ğaniyyi Mutlak Sensin. Bense fakir ve muhtacım. Bu muhtaç fakire Senden başka kim el uzatabilir ki! Eşi benzeri olmayan yegâne galip ve Azîz Sensin. Bense bir zelîlim. Bu düşkün zelîli Senden gayrı kim tutup kaldırabilir ki! Dilediğini dilediği gibi icrâ eden kuvvet sahibi Kaviyy bir tek Sensin. Bense zayıflardan zayıfım. Zaafa müptela olmuş bu kulun derdine Senden başka kim derman olabilir ki! Her şeye gücü yeten Kâdir de yalnız Sensin. Bense kelimenin tam anlamıyla bir acizim. Senden başka bu acizin elinden kim tutabilir ki! Hayır, hiç kimse; sadece ve sadece Sen Allahım!
“Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah/Allahtan başka bir ilah yoktur ve Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) O’nun elçi sidir. (3 defa)”
Salât ve selâm eyle Allahım, O şanı yüce elçine, O’nun ceddi, Senin Halîlin olan İbrahim Nebî’ye, halife olarak tavzif buyurduğun Davud Peygamber’e, Kelîmullah Hazreti Musa’ya, Ruhullah Hazreti İsa’ya, Zebîhullah Hazreti İsmail’e ve bunların kardeşleri olan bütün enbiya ve mürselîne. Hamd ü sena, şükr ü minnet, medh ü tebcîl yalnız Senin hakkın ve sadece Sana mahsustur Allahım!
Mustafa el Bekrî es Sıddîkî (k.s.)
Evliyânın büyüklerinden. İsmi Mustafa bin Ali bin Kemâlüddîn bin Abdülkâdir Muhyiddîn Sıddîki Bekrî’dir. Soyu Hazreti Ebû Bekr’e ulaşır. 1099 (m. 1688) senesi Zilka’de ayında Kudüs’de doğdu. 1162 (m. 1749) senesi Rebî’ul-evvel ayının üçünde Pazartesi gecesi yatsı namazından sonra Kâhire’de vefât etti. Karafe-i kübrâ denilen yere defnedildi. Mustafa Bekrî henüz altı aylık iken babasını kaybetti. Bunun üzerine amcası Alımed bin Kemâlüddîn’in yanında büyüdü. İlk olarak, Abdürrahmân bin Muhyiddîn Selîmî ve Muhammed İbni Mevâhib’den ilim tahsîl etti. Muhammed İbni İbrâhim ile ders müzâkeresi yaptılar. Hâfız İbni Hacer’in Sahîh-i Buhârî şerhini okudu. Büyük âlim Abdülganî Nablüsî hazretlerinin derslerini ta’kib ederek, ileri gelen talebelerinden oldu. Allahü teâlânın tevfîki ve yüksek kabiliyeti ile az zamanda birçok ilim tahsil ederek, tefsîr ve hadîs ilimlerinde çok derin bilgilere sahip oldu. Abdülganî Nablüsî hazretlerinden, Muhyiddîn-i Arabî’nin “Tedbîrât-ı ilâhiyye” ve “Fütûhât-ı Mekkiyye” adlı eserlerinin ba’zı bölümlerini okudu. Tasavvuf yolunu, Halvetiyye yolunun büyüklerinden Şeyh Abdüllatîf Halebî’den öğrendi.
Mustafa Bekrî hazretlerinin yazmış olduğu eserlerden ba’zıları şunlardır: 1- Elfiyetün fit-tasavvuf, 2-El-Vird-üs-seheri, 3- El-Fark-ül-mü’zin bit-tarebi fil-farkı beynel-Acem vel-Arab, 4- Sebîl-ün-necâ vel-ilticâ fit-tevessül bi hurûf-il-hicâ, 5-Es-Süyûf-ül-haddâd fir-reddi ala ehl-iz-zandika vel-ilhâd, 6- Şerhun ala hizb-il-İmâm eş-Şa’rânî, 7- Şerhun alâ kasîdet-il-İmâm Ebû Hâmid Gazâlî, 8-Şerhu kasîdet-it-tâiyye li İbn-i Fârıd, 9-El-Cevâb-üş-Şâfi vel-lübâb-ül-kâfi, 10-Keşf-üs-sadâ, 11- El-Hullet-ül-fâniyye, 12- El-Hediyyet-un-nediyye lil-ümmet-il-Muhammediyye.
İSLAM ALİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ