Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla
Merhaba, hoş geldin ey berekete açık yeni gün ve ey yeni sabah! Ve merhaba ey kâtip ve şâhit melek! Şu ikrarımızı bizim için kaydet: Hamîd, Mecîd, Refî’, Vedûd olan, kâinatta hikmeti muktezasınca dilediğini yapan Allah’ın adıyla başlıyorum. Allah’a inanmış, likâullahı tasdîk etmiş, hüccetlerini itirafta bulunmuş, günahlarımdan O’na istiğfar etmiş, rubûbiyetine boyun eğmiş, ulûhiyette tek olduğuna iman etmiş, O’na olan ihtiyacımın şuuruyla O’na güvenip dayanmış olarak sabahladım. Kendisinden başka bir ilah bulunmadığına ve Muhammed’in (aleyhissalâtü vesselâm) O’nun kulu ve resûlü olduğuna, yine Yüceler Yücesi Allah’ı, meleklerini, nebîlerini, elçilerini, Arş’ını taşıyan meleklerini, yarattıklarını ve yaratmakta olduklarını şahit tutarız. Cennet hak, Cehennem hak, Kevser havuzu hak, şefaat hak, Münker ve Nekîr hak, vaad ve vaîd-i İlâhî hak ve likâullah haktır. “Ve kıyamet saati kesinlikle gelecek ve Allah kabirlerde olanları diriltecektir.” İşte biz, bu itikat ve inançla yaşar, ölürken bu inançla ölür, ötede dirildiğimde de yine aynı inançla diriliriz.
Allahım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka bir ilah yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Senin kulunum ve gücüm yettiği ölçüde Sana verdiğim söze sâdık olacağım. Şerli her şeyin şerrinden Sana sığınıyorum Allahım!
Allahım! Ben günah işleyip nefsime zulmettim. Sen benim büyük-küçük bütün günahlarımı bağışla. Çünkü onları ancak Sen bağışlayabilirsin. Beni ahlâkın en güzeline ulaştır. Şüphesiz, onun en güzeline ulaştıracak Senden başka hiç kimse yoktur. Onların çirkin olanlarını da benden uzak tut. Tut ki, Senden başka onları benden uzak tutacak bir güç ve kuvvet sahibi bulunmaz.
Lebbeyk ya Rab! Fermanına uydum. Divanına geldim. Büyük bir sürurla emrine ve davetine icabet ettim. Her zaman etmeye de âmâdeyim. Her hayır ve güzellik Senin elindedir. Ben Seninim ve dönüşüm her zaman Sanadır. Huzurunda beni bağışlamanı diliyor ve bütün kusurlarımdan dolayı tevbe ediyorum. İnandım Allahım gönderdiğin bütün peygamberlere, indirdiğin bütün kitaplara. Salât ü selâm şanı yüce nebî Efendimiz Hazreti Muhammed’e ve âline. O Nebîler Serveri, benim sözümün başı ve sonu, anahtarı ve mührüdür. Bütün nebî ve resûllere de salât ve selâm eyle Allahım. O salavât hürmetine dualarımıza da icabet buyur, buyur ki Sen âlemlerin yegâne Rabbisin.
Allahım! Bizleri Cennet’te Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in (aleyhissalâtü vesselâm) havzının başına ulaştır. Ulaştır ve o havuzdan tam kanacağımız, kolaylık ve afiyetle içebileceğimiz ve daha asla susa-mayacağımız şekilde bizi içmeye muvaffak kıl. Ahdini bozanlardan, şüphelere kapılanlardan, fitnelere maruz kalanlardan, gazaba uğrayanlardan ve dalâlete düşenlerden olmaktan bizi koru. Bizi Fahr-i Kâinat Efendimiz’in zümresi içerisinde haşret ve hüsrana maruz bırakma.
Allahım! Beni dünya fitnelerinden sıyanet buyur. Sevip hoşnut olduğun söz ve amelleri ortaya koymaya muvaffak kıl. Her hâlimi düzelt. Dünyada ve ötede sâbit söz ile beni sâbit kıl. Her ne kadar günah işleyerek zulme girmiş olsam da beni Senin dosdoğru yolundan ayırma Allahım!
Ey Aliyy, Azîm, Bari’, Rahîm, Azîz ve Cebbâr olan Allahım! Sübhansın, her türlü eksiklikten münezzeh ve muallâsın.
- Her bir tarafıyla göklerin Kendisini tesbih ettiği Rabbim Sübhan’dır.
- Kendilerine mahsus sesleriyle dağların sürekli tesbihatta bulundukları Rabbim Sübhan’dır.
- Denizlerin dalgalarıyla tesbih edip durdukları Rabbim Sübhan’dır.
- Balıkların kendilerine mahsus kelimeleriyle daima tesbih ettiği Rabbim Sübhan’dır.
- Gökteki yıldızların burçlarıyla Kendisini mütemadiyen tesbih ettiği Rabbim Sübhan’dır.
- Ağaçların, kökleri, yeşil ve parlak renkleri ve meyveleriyle Yüce Zâtını sürekli tesbih ettikleri Rabbim Sübhan’dır.
- Yedi kat semanın, yedi kat arzın, içindekiler ve üzerindekilerin devamlı tesbih ettikleri Rabbim Sübhan’dır.
- Her şeyin her an tesbih ettiği Halîm Rabbim Sübhan’dır.
Sübhansın Rabbim, Senden başka bir ilah yoktur, Sen teksin, eşsizsin, şerîkin bulunmaz. Biz Senin için yaşar, yine Senin için ölürüz. Senin hayatınsa kendindendir, ezelî olduğu gibi aynı zamanda ebedîdir. Ölüm Senin için asla söz konusu değildir. “Her hayır ve güzellik Senin elindedir. Senin gücün her şeye yeter.”
Ebû İshâk İbrâhîm b. Edhem b. Mansûr (ö. 161/778 [?])
Horasan’ın Belh şehrinde dünyaya geldi. Anne ve babasının hac için Mekke’de bulunduğu sırada orada doğduğunu söyleyenler de vardır. Ailesi Arap kabilelerinden Benî İcl’e veya Temîm’e mensuptur. Hakkında kaynakların verdiği bilgiler çelişkilidir. Genç yaşta zühd yoluna girmeye karar verinceye kadar Horasan’da yaşadığı anlaşılmaktadır. Memleketinden ayrılmadan önce birçok hizmetçisi bulunan zengin ve itibarlı bir ailenin çocuğu olduğuna dair kayıtlar, Belh hükümdarı veya hükümdarın oğlu ya da torunu olduğu şeklindeki rivayetlerden daha doğru görünmektedir. Sahip bulunduğu bütün dünya nimetlerinden vazgeçip zühd yolunu seçmesi sebebiyle destanlaştırılan hayatına dair bilgiler arasında önemli farklılıklar görüldüğü gibi tarihî kimliğiyle menkıbelerde anlatılan şahsiyeti arasında da ciddi uyumsuzluklar gözlenmektedir.