Nisa Suresi: 1-) Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun; kendi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık (bağlarını kırmak)tan sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözeticidir.
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذٖي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً
كَثٖيراً وَنِسَٓاءًۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذٖي تَسَٓاءَلُونَ بِهٖ وَالْاَرْحَامَؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقٖيباً
﴿١﴾
Yeryüzünde var olan yaşamın nasıl başlatıldığı ve tek bir nefisten tüm insanların yaratılıp çoğaltıldıklarını rabbimiz bildiriyor.
Bilim bu konuda araştırma yaparken dini bilgileri de kale almalıdır. Din ile bilimi birleştirmeye yanaşmayan zavallılar öncelikle KUR’AN’ın verdiği bilgilerin doğru olduğunu bilmek zorundadırlar. Aksi halde yanlışlığını ispat etmelidirler. Bugüne kadar da bu gerçekleşemediğine göre aksi ispat edilene kadar doğru kabul edilmek zorundadır. Akrabalık bağlarını koparmamak ile emredilmişiz. ancak günümüz insanı bundan çok uzak yaşıyor. Bayramlarda herkes bir yerele kaçmak arzusunda. Yanlış yaptığımızı kabul etmemiz gerekmektedir. Dindarlığın ölçüsü, imanın, namazın, orucun, haccın, kısaca Müslümanlığın ve dindarlığın ölçüsü, aynası, insanlıktır, ahlâktır, edeptir, muamelâttır.
Nisa Suresi: 133-) Ey insanlar! Eğer Allah dilerse sizi giderir de başkalarını getirir. Ve Allah, buna kadirdir.
اِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ اَيُّهَا النَّاسُ وَيَأْتِ بِاٰخَرٖينَؕ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى ذٰلِكَ قَدٖيراً
﴿١٣٣﴾
Daha sonra bu ezelî-ebedî gerçek bir daha zikredilmiş, itaatsizlik halinde bütün insanları yok edip yerine başkalarını getirmeye de kadir bulunan Allah’ın bunu yapmamasının aczinden değil, hikmetinden kaynaklandığı bilinsin istenmiştir.
İnsanların Allah’tan korkmaları ve inkâra sapmamaları istenmiş, bu isteğin Allah’ın ihtiyacından değil, kulların ihtiyacından kaynaklandığına işaret edilmek üzere O’nun her şeye mâlik olduğu tekrar ifade edilmiştir.
Nisa Suresi: 170-) Ey insanlar, Resul size, Rabbinizden hakkı (gerçeği) getirdi. Kendi yararınıza olarak ona inanın. Eğer inkâr ederseniz, bilin ki göklerde ve yerde olanların hepsi Allah’ındır. Allah bilendir, hikmet sahibidir.
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمُ الرَّسُولُ بِالْحَقِّ مِنْ رَبِّكُمْ فَاٰمِنُوا خَيْراً لَكُمْؕ وَاِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي
السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِؕ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٖيماً حَكٖيماً
﴿١٧٠﴾
Resûlullah’ın Allah’tan getirdiği gerçek Kur’an’dır ve İslâm’dır. Allah bütün insanları bu dine inanmaya çağırmaktadır. Kur’an’ın nâzil olduğu yerde ve zamanda “Ey insanlar!” denildiği zaman bundan yakın çevredeki inkârcılar, müşrikler anlaşılsa bile “bütün insanlara yönelik” bir çağrıyı Arabistan kıtasına ve müşriklere özgü kılmak ilâhî maksada uygun değildir.
Nisa Suresi: 174-) Ey insanlar! Size Rabbinizden bir delil (Muhammed) geldi ve size apaçık bir nur indirdik.
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكُمْ نُوراً مُبٖيناً
﴿١٧٤﴾
Arapça karşılığı bürhan olan “kesin delil”den maksat akıldır. Aklın yürüyerek imanın ve hidayetin sınırına kadar gelmesini sağlayan işaret taşlarıdır; yani insanın kendi iç ve dış, maddî ve mânevî varlığı ile onu çepeçevre saran kâinatta sergilenmiş olan alâmetler, deliller, yol bulduran izlerdir.