Araf Suresi: 35-) Ey Âdemoğulları! Size içinizden peygamberler gelip ayetlerimi anlattıklarında, kim Allah’tan korkar ve kendini düzeltirse, işte onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.

Ayette peygamberi ve hak dini yalanlayanların dünyadaki akıbetleri bildirilmişti. İyilerle kötülerin ahiretteki durumları karşılaştırılmaktadır. Buna göre peygamberleri gelip de insanlara Allah’ın ayetlerini yani kutsal kitabını, delillerini ve hükümlerini açık açık ortaya koyduğunda onlar ya peygamberi ve onun bildirdiklerini saygıyla benimseyip durumlarını düzeltir veya Allah’ın ayetlerini yalan sayıp İblis gibi kibre kapılarak isyanlarını sürdürürler. Yüce Allah, ahirette bu zümrelerden ilkinin, korku ve üzüntüden emin bir şekilde mutlu olacağını müjdelerken, ikinci zümreyi “ateş ehli” (cehennem ashabı) diye nitelemekte ve ebedî olarak ateşte kalacaklarını haber vermektedir.
Araf Suresi: 158-) De ki; ey insanlar! Ben sizin hepinize Allah’ın resulüyüm. O Allah ki, göklerin ve yerin bütün mülkü O’nundur. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Öldüren de dirilten de O’dur. Bundan dolayı gelin, Allah’a ve resulüne iman edin. Allah’a ve Allah’ın bütün kelâmlarına iman etmiş bulunan o ümmî peygambere, evet ona uyun ki, hidayete erebilesiniz.

Bu ayet, Hz. Muhammed’in risaletinin, yalnız Araplar’ı değil, bütün insanları kapsadığını gösteren en kesin delillerdendir.
Ayetin Mekke’de inmiş olması, Hz. Peygamber’in daha o zaman böyle bir evrensel risaletle şereflendirilmiş olduğu hususunda bilgilendirildiğini göstermektedir.
Ayrıca burada, bazı Yahudilerin, “Muhammed gerçekten peygamberdir, ama sadece Araplar’ın peygamberidir; Yahudilere gönderilmemiştir” diyerek onun bir millî peygamber olduğunu ileri süren iddiaları da reddedilmektedir. Esasen, Hz. Muhammed sadece son peygamber değil, aynı zamanda bütün peygamberler içinde, tebliğ ettiği kitapta risaletinin evrensel olduğu açıkça belirtilen tek peygamberdir.
İslâmiyet de cihanşümul olduğu kesin ifadelerle bildirilen tek dindir. Her ne kadar bugün Hıristiyanlık fiilen evrensel bir din haline gelmişse de mevcut İncil metinlerinde Hz. İsa’nın evrensel peygamber olup olmadığı konusunda çelişkili ifadeler bulunmaktadır.
Nitekim İnciller’de Hz. Mûsâ gibi Hz. İsa da genellikle İsrâiloğulları’na hitap eder; ayrıca Matta’da (15/24) onun “Ben İsrail evinin kaybolmuş koyunlarından başkasına gönderilmedim” şeklinde sarih bir ifadesi bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerîm’de de Hz. İsa’dan söz edilirken “Onu İsrâiloğulları’na bir elçi kılacak” ifadesi kullanılmakta ve onun İsrâiloğulları’na “Size Allah tarafından gönderilmiş elçiyim” şeklinde hitap ettiği bildirilmektedir. Kur’an bakımından artık bütün eski dinler geçerliliğini kaybetmiş olup, kitap ehli de dahil olmak üzere bütün insanlar Allah’a ve O’nun resulü Hz. Muhammed’e iman edip hidayete erebilmek için o resule tâbi olmaya çağırılmaktadır.
Ayette Allah’ın birliği, kudret ve hükümranlığının mutlaklığı vurgulanarak dolaylı bir şekilde, İslâm dininin, diğer yönlerden olduğu gibi tevhit noktasından da, az çok tahrife uğrayan eski kitabi dinlerden farklı bulunduğuna ve hak din olduğuna işaret edilmektedir.
Araf Suresi: 172-) Bir de Rabbin, Âdemoğullarından, bellerindeki zürriyetlerini alıp da onları kendi nefislerine şahit tutarak: Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dediği vakit, “pekâlâ Rabbimizsin, şahidiz” dediler. (Bunu) kıyamet günü “Bizim bundan haberimiz yoktu.” demeyesiniz diye (yapmıştık).

İslâm akîdesine göre insanoğlunun bütün sorumluluklarının başında Allah’ın varlık ve birliğini kabul etme ve yalnız O’nu Tanrı olarak tanıyıp kulluk etme görevi gelmektedir.
Fakat insanlar, sorumlulukları hakkında gerektiği biçimde bilgi sahibi kılınmazlar yahut böyle bir bilgiye ulaşma yeteneği ile donanmış olmazlarsa bu durumu bir mazeret veya bahane olarak ileri sürmekte haklı olurlar.
Bu sebeple söz konusu büyük sorumluluğun âdil bir temele dayanması için insanların bu hususta yeterli donanıma sahip kılınmaları gerekmiştir. Bu ayette insanların Allah tarafından böyle bir bilgi veya yetenekle donatıldığı haber verilmekte ve bunun gerekçesi açıklanmaktadır.