Evliyaullahdan Ma’ruf-ı Kerhi hazretleri, kalabalık bir meclislerinde vaaz ederlerken o mecliste Hz. Hızır da bulunuyor.

Cemaatin içinden bir zât da vaaz esnasında uyuklamaya başlıyor.
Hızır aleyhisselâm uyuklayan zâtı dürterek: “Uyuma! Bu zât bir nimettir, ağzından marifet incileri dökülüyor, dikkat et” diye tembih ediyor.
Uyuklayan zât manalı bir tavırla kafasını salladıktan sonra biraz dinliyorsa da tekrar uyuklamaya başlıyor.
Cenab-ı Hızır “Dinlensene! Bu zât her zaman ele geçmez” diye adamı yine dürtüyor, o kimse bu defa biraz daha sertçe Hz. Hızır’a başını sallayarak “Sana ne oluyor?” tavrı ile yine dinlemeye çalışıyorsa da biraz sonra hırıltılı ve sesli bir surette uyuklamaya başlıyor.
Hızır aleyhisselâm adamı daha da sertçe dürterek “Seni kaç defa iyi dinle diye ikaz ettim” der demez, o zât “Eeh! Yeter yahu, Hızır olan kimse insanı rahatsız etmez, şimdi seni tutar da cemaate haber verirsem yakanı zor kurtarırsın” deyince, Hz. Hızır bu hâl karşısında secdeye kapanarak “Aman yâ Rabbi! Bu ne iştir? Senin bana verdiğin velilerin listesinde bu isimde ve renkte hiçbir zât göremiyorum.” diye niyazda bulunuyor.
Allahu Teâlâ hazretleri de o vakit Hz. Hızır’ın sırrına hitaben “Evet sen o listede benim bu kulumun ismini göremezsin. Benim kubbemin altında öyle dostlarım vardır ki onları benden gayrı kimse bilmez” buyuruyor.
Kimin ne olduğunu ancak Allah bilir. Dış görünüş insanı yanıltabilir.
Bunun için kimsenin dış görünümüne göre hüküm verilmez. “Her geceyi kadir, her kişiyi Hızır bil” diye boşuna söylenmemiş…